23 Eylül 2016 Cuma

Avis de Mistral...

Filmin adı içimi ısıtıp ,afişi yüzümü güldürünce ve bir de hikayenin Provence'te geçtiğini öğrenince ,üstelik Jean Reno da o bahsi geçen dedeyse nasıl izlemem söyler misiniz.Benim kalbim böyle hikayeler ister bilirsiniz.
Ama ben de yalnız olmadığımı bilirim mesela... o yüzden anlatırım  hemen burada.
İnsanın içini Provence güneşi gibi ısıtacak, yüzünü güldürecek hikayeler lazım hepimize aslında.
Şu afişe bakıp da mutlu olmayan insan var mı acaba...
 AVIS DE MISTRAL
2015 yapımı dramatik komedi tarzı bir Fransız filmi.
Bizim Babam ve Oğlum'un ağlatmayan eğlenceli versiyonu gibi.

Sanırım ilk defa beğendim bir filmin Türkçe ismini.
''Dedemle Bu Yaz'' ne sıcak bir film ismi değil mi çocukluk anısı gibi.
Peki bu dede neden bu kadar karizmatik biri söyleyebilir mi.
Ya da  Jean Reno böyle dede olmayı nerden öğrendi...
Neyse dedeye övgüler yağdırdıktan sonra gelelim hikayeye.
Paul (Jean Reno )ile kızı yıllardır küstür ve torunlar dedelerini hiç görmemiştir.
Şimdi kızının evliliği bitmek üzeredir ve o yaz çocuklar tatili hiç tanımadıkları huysuz dedeleri ile geçireceklerdir.Tabi ki her iki taraf da bu durumdan şikayetçidir.
Çevreci genç bir kız , internetsiz ve telefonsuz yaşayamayan bir delikanlı ve şirin mi şirin Theo.Ve tabi bu dörtlüyü idare eden müthiş bir büyük anne.
Bir de onları çevreleyen Provence 'in bereketli toprakları,harika zeytin ağaçları,sıcak içten insanları...
Hikayede sürpriz yok aslında az çok tahmin ediyorsunuz bir sonraki sahneyi.
Güzel olan zaten içtenliği ,basitliği,sahnelerdeki hayatın izleri.
Rüzgarda kuruyan çamaşırlar,bahçeden sofraya gelen tatlar,dedenin yaptığı huysuzluklar,gençlerin ergen halleri,Theo'nun o müthiş gözleri gülümsemesi,çocuk kalbiyle evde esen soğuk rüzgarları yumuşatıp bu küslüğü bitirivermesi,dedesiyle konuşmadan kalbiyle anlaşabilmesi,dedenin ağaçlara olan sevgisi her bir detay insana müthiş huzur veriyor ve sanki siz de o yazı o kasabada geçiriyor gibi mutlu oluyorsunuz.


Hele Paul'un zeytin ağaçları ile konuştuğu onlara teşekkür ettiği bir sahne var ki sanırım filmin her anını unutsam da o sahneyi unutamam.

Bir de filmin sonlarına doğru Paul'un bir tespiti var o da harika.
Bizi ziyarete gelecek misin diye soruyor torunu Paul'e ve o şöyle cevap veriyor
Paris'e mi?
Ölmemi mi istiyorsun?
Paris için insanlar ''Burası muazzam ,zamanın uçup gittiği yer '' diyorlar.
Ben zamanın uçup gitmesini istemiyorum.
Akıp gittiğini görmek istiyorum.
Şafağın soluk mavi rengini...tam öğle vaktini...gün batımının Alpilles Dağları'ndaki kadife gibi etrafımızda parlamasını...
Paris'te uyanırsın , yatağa gidersin.
Hiçbir şey görmezsin.

Bu filmi,çekildiği yeri ,bu harika dedeyi neden sevdiğimi her şeyi özetliyor bu cümleler sanki.
Bence zaman kaybetmeden izleyin bu sıcak hikayeyi.
Ben bile tekrar izlerim belki.
İyi seyirler... 



4 yorum:

  1. bayılırım bu tarz filmlere, hemen bakmalı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emelim bizim hayal ettiğimiz hayatın filmi desem kısaca olurmuş aslında.Seversin mutlaka eminim.Keyifli seyirler şimdiden.

      Sil
  2. Ya ya yaa bu film eminim tam benlik izlesem cok severim gibime geldi. Bahar twitterda yok musun ara ara bana film onerirdin buradaki unutup twetter favorilere bakiyorum da :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seyhanım bence de seversin sen bu filmi.Twitter da yokum benim mekan buralar:)Her zaman bekleriz:)))

      Sil