5 Şubat 2016 Cuma

Stajyer...

Neredeyse iki ay olmuş ben izlediğim ,sevdiğim filmleri yazmayalı.Nasıl oldu ,neden bıraktım acaba yazmayı bilmiyorum.Bugün eski yazılara bakarken fark ettim ve arayı kapatmaya eğlenceli bir filmle karar verdim.

Filmimizin Adı The Intern.
2015 Amerikan yapımı bir komedi filmi.Ama bence bir parça dram da var içinde.
Kendini baştan sona sıkmadan izleten sıcak içten bir hikaye.
Oyuncu seçimi desen başka bir artısı.Nasıl güzel bir ikili olmuşlar değil mi.

Afişi gördüğü an karar veriyor insan izlemeye ve daha o an Robert De Niro'dan güven ve huzur ,Anne Hathaway'dan müthiş bir enerji alıyorsunuz.Yani ben izlemeden hissettiğim buydu.Tam karşılığını ve hatta fazlasını aldım filmden.

Konusu adından da anlaşıldığı üzere stajyerlik ile alakalı bir hikaye.Burası normal zaten, tuhaf olan stajyerin genç ve tecrübesiz değil tam tersi emekli ve fazlasıyla tecrübeli olması.Yani bu afişte  elinde çantası kendinden emin yürüyen sempatik  kahramanımız oluyor stajyer...

Genç ve başarılı bir iş kadını olan Jules (Anne Hathaway ) çalışanlarından birinin tavsiyesi ile yaşlılara özgü bir stajyerlik programı başlatır.70 yaşında dul bir emekli olan daha doğrusu emeklilikten sıkılan Ben (Robert De Niro ) ise bu programa ilk dahil olan kişidir.Dünyayı dolaşmış,türlü çeşit kurslara gitmiş ama işe yarar olmak isteğinden kurtulamamış Ben için işe dönmek harika bir duygudur,şimdilik hiç bir iş yapmasa da.

İzlerken şöyle dediğimi hatırlıyorum,böyle yoğun stres altında ve hızlı düşünüp çabuk hareket eden insanların yanına enerjik insanlar kadar onlara dinginlik ve güven veren insanlar da olmalı.Çünkü makine değil insanız,duygularımız var.



Jules ,başta bu programa karşı bir tavır sergilese de işte bahsettiğim o duygular nedeniyle Ben ile aralarında çok güzel bir arkadaşlık gelişti.Hatta tam olarak hissettiğim duyguları dile getirdi  ve senin yanında kendimi güvende hissediyorum dedi.

Olay sadece stajyerlik etrafında gelişmiyordu elbet.Jules'un sık sık dile getirdiği gibi iş dünyası olsun sosyal hayat olsun cinsiyetçi bir tavır sergiliyordu filmde.Jules'un işini kadın sitesi diye küçümseyen ceo ve çalıştığı için eleştiren diğer kadınlar gözden kaçmayan detaylardı.Ve bir de bu başarılı kadının başarılı bir şekilde yürütmeye çalıştığı aile hayatı vardı.Tüm bu konularda en büyük destekçisi ise işe alsa da iş yaptırmayacağını düşündüğü  stajyeriydi.



Jules'un enerjisine, işine olan tutkusuna ve başarısına hayran olmamak elde değil.Ama sonra bir sahne çıkıyor karşınıza böyle yüzünüze tokat gibi çarpıyor.Neden diyorsunuz neden ...
Neden hep kadın özverili olmak zorunda ,neden sevdiği şeyleri, tutkularını dizginlemek zorunda.
İzleyince hak vereceksiniz eminim.Ve kararını siz de benim gibi soluksuz bekleyeceksiniz.

Ay eğlenceli bir filmi bile izleyin harika diyerek bitiremiyorum değil mi.Anlatıyorum da anlatıyorum.Çoktandır yazmadım ya çenem düştü sanırım.

İzleyin bence pişman olmazsınız.
Üstelik hafta sonu yine tam film izlemelik bir hava olacakmış.
Şimdiden keyifli seyirler.




2 yorum:

  1. Yakın zamanda izlediğim en keyifli filmlerden biriydi, tüm duygusallığın içinde kahkahalar atacağımı ummazdım, arada gözler de doldu, ne tatlı filmdi, bir sürü duygu bir arada

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok sevmiştim Ahu zaten sevince anlatıyorum da anlatıyorum:)İçten sıcak ama bir o kadar da eğlenceli bir film.Her şey dozundaydı sanırım .

      Sil