28 Mayıs 2015 Perşembe

Pofuduk Pankek...

Adı bile insanı mutlu eden,tadı ile kendinden geçiren bu pankekin tarifini yıllar önce Mümine'den almıştım.Sonra çok yaptım,tarifi deftere geçirene kadar her unuttuğumda sayfasına koştum baktım ve her defasında tarifin adına bile mutlu oldum.Sonra geçen gün yaz kekini yazarken aklıma geldi kendi sayfama da yazayım da kenarda bulunsun diye.O sebepten yazıyorum yoksa yeni bir tarif değil ,çok denendi ve sonucu çok güzel garantili bir bir pankek tarifi bu.Tek sıkıntım var ben hala ölçülerde muntazam kıvama gelemedim.Sadece bunun için minik bir tava almak niyetim var ama o da tek tek uzun sürer gibi geliyor emin değilim.
Neyse yine çok uzattım tarife geçiyorum.


Malzemeler

3 yumurta
1/2 su bardağı şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvı yağ
1 şişe maden suyu
1 paket kabartma tozu
3 su bardağı un

Yapılışı

Her zaman ki gibi önce yumurta ve şekeri köpük kıvamına gelene kadar çırpmakla başlıyoruz işe.
Sonra bu karışımın içine  önce sıvı malzemeleri (süt,sıvı yağ,maden suyu) sonra toz malzemeleri katıp güzel bir karışım elde ediyoruz.Isıttığımız tavayı birkaç damla sıvı yağ ile yağlayıp peçete ile fazlasını alıyoruz.Ve kepçe ile tavamıza döküp her iki tarafı da güzelce pişiryoruz.Dediğim gibi benim tava büyük olduğu için ben her defasında iki pankek pişirdim.Ve yayılıp birbirinin içine girmesin diye bol kepçe davranmadım ve seri çalıştım.Biraz stres yapıyorum her defasında ama sonuç için değiyor yani.Sonuçta pankekleri yarışmaya sokmuyorum yiyoruz bir güzel değil mi.

Nasıl mı yiyoruz...efendim orası size kalmış.Ben şahsen olayı görsel şölene dönüştürmeyi sevdiğimden nutella,muz,çilek ve hatta bazen çekilmiş fındık içi gibi envai çeşitle zenginleştiriyor,  pankekleri adeta bir kalori bombası haline getirebiliyorum.Ve bunu sadece  pazarları yediğimi ve çok sık yapmadığımı düşünerek bir ödül sayıyorum.Ya da böyle çoştuğum için kendimi avutuyor olabilirim emin değilim.Siz ağız tadınıza ve vicdanınıza göre servis ediniz ,sorumluluk kabul etmem ona göre.
Afiyet olsun.


26 Mayıs 2015 Salı

Çilekli Yaz Keki...

Pazar günü her fani gibi ipin ucunu kaçırınca  sonrası için ister istemez aman bugün pazar moduna girip kalorinin dibine vuruyorsunuz.Hadi genelleme yapmayım da ben öyle yaptım yani.Pankeki kuzu için yapmıştım güya meğer bilinç altımın oyunuymuş ben de bir güzel yedim hani.Pankek-nutella-muz-çilek derken mutluluğun formülü o an bu dörtlü de saklıydı sanki.Sonra öğlen sıcak basınca bir de çilekli milkshake yaptım ama ortakçısı çıktı da çok çoşmadan elimden bıraktım.Çilekle yapılacak son bir tarif daha vardı aklımda.Daha hafif daha masum bir tatlı.Çilekli yaz keki.Tam malzemeleri hazırlıyordum ki akşam ki düğün geldi aklıma,içine çekmeye çalışıp başaramadığım göbeğim canlandı gözümün önünde ve ben usul usul dolaptan ve fırından uzaklaştım.Lakin tarifi kafamdan uzaklaştıramadım.Bir gün erteleyebildim.Çok azimliyim çok.

Pazartesi akşamı bir yandan sofrayı kaldırırken bir yandan zaten basit olan malzemeleri hazırladım.Ve yaptım,yedim ,muradıma erdim.Ve yine şunu anladım ki ben yemeği sevdiğim kadar yapmaya da bayılıyorum.Şu fırınla aramız mesafe koyduğumuz günler ben aslında çok da mesut değilmişim.Dün akşam aylardan sonra o keki güle oynaya yaptım terapi gibi oldu.Sonunda bir dilimi hak ettim ama dediğim gibi masum şey mutluluğuma gölge düşüremedi.


Tarif sevgili Zeynep'ten.
Şimdi gelelim bu masum yaz kekimizde neler var onu anlatmaya.


Malzemeler

3 yumurta
5 yemek kaşığı şeker
6 yemek kaşığı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Üzerine yıkanmış doğranmış çilek
Ve yine üzeri için yarım paket krema (piştikten sonra )
(İsteğe bağlı ama olsa süper olur diyen Zeynep'i dinledim süper oldu gerçekten:)

Malzemeler bu kadarmış ben de görünce şaşırdım ama pişen keke daha çok şaşırdım gerçekten masum yani.Yapılışı diğer kekler ile aynı ama yine de yazayım.Şeker ve yumurta beyaz oluncaya kadar çırpılır.İçine toz malzemeler elenir.Yağlanmış tepsiye dökülen harcın üzeri çilekler ile süslenir.30 dakika pişirildikten sonra fırından çıkarılır ve fırça ile krema sürülür.Sonrası mı o size kalmış.İster bir dilim kesmezse ikinci dilim bir güzel yenilir.Ben bir top dondurma ile servis yaptım.İkisi muazzam bir ikili oldu.Hatta pazartesi yapmam iyi olmuş bile dedim.Bu mutluluk pazartesi yorgunluğunu aldı götürdü benden.
Hadi şimdi sıra sizde.Tarif basit ,tarif masum,tarif mutluluk garantili.
Yapın,yiyin mutlu olun en iyisi.
Afiyet olsun.




25 Mayıs 2015 Pazartesi

Unutma Dersleri - Nermin Yıldırım

Kitabın adı Unutma Dersleri olunca insan ister istemez daha duygusal ,nasıl anlatsam daha kalp yoracak bir hikaye bekliyor sanki.Ama  o kadar güldürdü ki kitap beni durup ne okuyorum ben diye bakmadım değil.

Mizah yönü kuvvetli bir kitap Unutma Dersleri ve kahramanı da bir kadın.Adı Feribe.
Feribe sıkıcı evlilik hayatına aşkın girmesi ile feleği şaşmış ve sonra terk edilmiş bir kadın.Zaten tüm hikaye bu ayrılık ile başlıyor ve bundan sonra bu aşk acısından kurtulmak için neler yaptığını okuyoruz.Trajikomik bir hikaye desem daha iyi özetleyecek sanırım.

''Benim hikayem asıl şimdi başlıyor.Aşkın bitip acının,asaletin bitip sefaletin palazlandığı yerde.Cehennemde.''

Acısı öyle dayanılmaz hale gelince Feribe soluğu adını ilk kez duyduğu bir merkezde, Mazi İmha Merkezi'nde alıyor.Yaptığı şeye inanmamakla birlikte çaresizlikten kayıtsızca her şeye evet diyor ve dersler başlıyor.Bir yandan dersler,bir yandan unutmak için yapılacak ödevler derken iş yerindeki sorunlar da listeye eklenince hayatı iyice arap saçına dönüyor.
Bir de sonunda başka bir gerçek çıkıyor ki ortaya bizim Feribe şahken şahbaz oluyor.

Gerek Feribe'nin kendi kendine konuşmaları, gerek derslerde verdiği tepkiler ile sizi sürekli güldürüyor ve bir başladınız mı elinizden bırakamıyorsunuz kitabı.
Yani en azından bana öyle bir etki yaptı.Akşam başladım tüm gece bitirmeden yatamadım.
Mizah yönü ve akıcı dili ile sıkmadan bitecek kadın üzerine,aşk ,ayrılık,acı ve hayat üzerine yazılmış güzel bir kitap Unutma Dersleri.Listeye ekleyin ve biraz ağlatan ama çokça güldüren Feribe'nin hayatınıza girmesine müsade edin.Hoşça vakit geçirteceğine eminim.

Keyifli okumalar...


22 Mayıs 2015 Cuma

Happy Weekend...


Karşınıza güzel kapıların çıkacağı,
mutlu yüzlerin sizi karşılayacağı,
güzel insanlar tanıyacağınız,
bol kahkahalı harika bir hafta sonu diliyorum.
..sevgiyle...

15 Mayıs 2015 Cuma

Güney Fransa'da Bir Ev...

Hayallerimi süsleyen bu taş evlere  ve güzel bahçelere ne bakmaktan  ne de buraya koymaktan usanacağım sanırım.Bir de bu evlerde oturanları kıskanmaktan:)
O işin şakası da gerçekten bu evleri alıp bir de isteklerine göre yeniden tasarlayıp yaşanır hale getirenlere saygım sonsuz.Bu güzel ev de anladığım kadarı ile üzüm ve zeytin yetiştiriciliği yapan birine aitmiş ve tabi bugün ki halinde değilmiş.Bu bölgeye yani Güney Fransa'nın Provence bölgesine balayına gelen bir çift tarafından satın alınıp yenilenmiş.Şimdi gel de hayran olma haksız mıyım...Ve şuan net üzerinden kiraya veriliyormuş bizim olamasa da buralara yolumuz düşerse kalalım diye.Ne güzel değil mi...
 
 
 
 
 

*Elmueble*

Eğlencesi bol,kahkahası bol,hatırası bol bir hafta sonu diliyorum.
Sevgiler,mutlu hafta sonları...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Güneş Çavması...

Bir ilk oluyor sanırım ya da şöyle demem lazım uzun zamandan beri ilk kez bu kadar hızlı oluyorum.Güneş Çavması dün bitti ,bugün yazıyorum ne güzel.İçimi kaplayan sıcaklık tazeyken, ben başka hikayelere başka hayatlara doğru yol almamışken ve hala kitabın etkisi altındayken ve umarım hiç o etkiden çıkmazken anlatayım istedim.Anlatayım ve herkes okusun istedim.



Çocuk saflığında bir hikaye Güneş Çavması...Sımsıcak,basit ve sevgi dolu.
İnsanı saran,sarmalayan ama bir yandan da dürten uyandıran,çocuk gibi anlatan ,çocuk gibi seven bir hikaye.İnsanı okuduğu hikayeden alıp kendi hikayesine doğru yolculuğa çıkaran müzikle ,ebediyatla en çok da hayatla ,sevgiyle dolu bir kitap.

Küçük bir kasabada sıradan insanların- biri dışında, adı Mecnun ...herkese göre biraz deli ama kitabın en aklı başında olan karakteri o -sıradan hayatlarını anlatan sakin huzurlu bir hikaye.
Sayfa sayısı fazla olsa da keşke bitmese dedirten hikayelerle,yer yer fıkralarla süslü,bol müzikli kalınca iki kitap Güneş Çavması...


Kısaca bahsedersek ,arkadaşı Güneş'in ölümü ile kariyerini ve nişanlısını terk eden Handan'ın Foçaya yerleşmesi ile başlıyor hikaye.Handan'ın yeni arkadaşları,komşuları, ailesi derken bir sürü karakter giriyor hayatımıza.Sonra o sıradan insanların sıradan hayatları üzerinden kendi hayatımızı ,hatta hayata ,olaylara bakış açımızı sorgulatıyor bize Güneş Çavması.Düşünmekten korktuğumuz bir sürü şeye davet ediyor bizi.Mesela ,oğlu evlenmiyor diye üzülen bir annenin oğlunun gay olduğunu itiraf edişi ile nasıl yıkıldığını,bir tarafın hafiflerken diğer tarafın nasıl ağırlaştığını,sonra o annenin hayata, insanlara bakışının nasıl  değiştiğini,uzak görülen olayların bile hayatta hep yanı başımızda olduğunu anlatıyor bize.Ve daha nice böyle hikayeyle.

Hayat gibi desem tam doğru olur mu bilmiyorum ama yaşamla,ölümle,aşkla,terk edilişle,yıkılış ve kabullenişle,kızgınlıkla ve hoş görüşle dolu etrafımızdaki insanlar ve onların hikayeleri kadar gerçek bir hikayeydi okuduğum.Çok yer vardı altını çizdiğim,tekrar ettiğim,durup sindirdiğim...
Biraz da onları yazayım unutmadan.

''Kendini başkalarından bilme! Başkalarının övgüsüyle sevinen ,başkalarının yergisiyle de yıkılır.Kendine uğramadan gitme bu dünyadan...''

''Az düşün,çok hisset,böylece yaşamış olursun.''
***
''Aşk ,bilgi değildir.Bilmektir!
Ve bildiğin her şey bilgi değildir.''
***
''Ananem hep şöyle derdi bana: Kalbini sıkmadan yaşa Handancım , bir şeylerin sana baskı yaptığını hissettiğinde ,hemen son sahneyi düşün...Ölüm...Bu hayatta hiçbir şey ama hiçbir şey kalbine yük ettiğine değmez.Ne okul,ne iş, hatta ne de aşk.Seni sıkan,seni üzen,sana kötü hissettiren ne varsa yavaşça oradan uzaklaş...Kendini,hataların da dahil hiçbir şey için suçlama...Kimseyi de suçlama...Hayatta insanın işleyebileceği tek gerçek suç,mutlu olmamaktır.''
***
''İnsanların ona ya da başkalarına davranışı çok önemli değildi artık.Bir insanın,kendi kendine nasıl davrandığına dikkat ediyordu.Sadece buna dikkat etmenin ,insanlarla ilişkisinde büyük bir rahatlık sağladığını gördü.Bu ,anlaşmazlıkları probleme dönüşmeden fark etmesini sağlayan bir noktaydı.Yalnızlık üzerine herkesle uzun uzun sohbetler etti.Neden insanlar yalnız kalınca hüzünlü ve kederli duygular içine giriyordu?Kederin sebebini keşfetti:İnsanlar yalnız kalınca kendileriyle geçinemiyorlardı.O zaman dedi kendi kendine,kendisiyle geçinemeyen birisiyle benim ne işim,ne türlü bir ilişkim olabilir ki?''
***
''Zaten bir tane aşk tarifi de olmaz!Şimdi...sardunya toprakla buluştu mu,su vermesen de coşar.Güle su lazım...ince ince ilgilenmek lazım.Petunya ne yaparsan yap yaz sonuna doğru ölür...Papatyalar da sardunyalar gibidir mesela...Begonvil çok güzeldir ama sert bir kışı atlatamaz.Naparsan yap atlatamaz işte...Yani...Aşk dediğin ,insanın toprağının nasıl olduğuna ...başına ne geldiğine bağlı.Hangi çiçeğe benzediğine bağlı...İki insanın bir araya geldiğinde topraktan ne çıkacağına bağlı...''

Daha böyle bir yığın altı çizili cümle var.Bir de Gülşen'in yani Handan'ın ananesinin  hikayeleri...
Onlar da ayrı bir mutluluk sebebiydi benim için ve keşke her çocuğun Gülşen gibi bir ananesi olsa dedim.Ya da Rafet gibi bir babannesi...

Dediğim gibi uzun ve iki kitap Güneş Çavması.Haa gerek miydi bu kadar uzun olması derseniz,kısa olup her mesajı bir an önce vermek istemesindense uzun olup güzel sıcak bir hikayenin içinde okumak daha iyi derim.Belki de ben bu sakin huzurlu hikayeyi sevmişimdir de sorun etmemişimdir bilmiyorum.Diyeceğim o ki kalınlık ve iki kitap sizi korkutmasın hikaye güzel,hikaye sıcacık,hikaye Foça'da...
Daha ne olsun değil mi.
Anlatması benden alıp okuması sizden...

Keyifli okumalar...


8 Mayıs 2015 Cuma

Mutlu Ev...

Beyaz ile mavinin muhteşem uyumu,yeşilin huzuru,ahşabı sıcaklığı,perdelerin dansı,duyamasak bile var olduğunu bildiğimiz rüzgarın ılık esintisi,mutfağın şirinliği,o masadaki domateslerin müthiş kokusu ile insanı çocukluğuna götüren,içini ısıtan basit ama mutlu bir ev çıkıverdi karşıma.Dışarıdaki gri havayı unuttum gitti...

 
 
 
 
 
 

 Mutlu ,güneşli ve enerjik bir hafta sonu diliyorum herkese.
Gezip,tozalım, çoşalım biraz...

5 Mayıs 2015 Salı

Trash...

Geçen gün Gülçin instagramda bu filmden bahsedince listeye eklemiştim.Çok merak edince kendini listenin en başında buldu film ve bu haftaki pazartesi sinema gecesinde izlendi.
İyi de oldu yani teşekkürler Gülçin...


Trash (Çöplük ) 2014 Brezilya-İngiltere ortak yapımı bir film.
Film ile ilgili ilk söyleyeceğim şey (filmlerde ve kitaplarda )kahramanı çocuk olan eserler bana hep daha sıcak ,samimi  geldiği için bunu da aynı duygular ile izledim diyebilirim.Başta Slumdog Millioner gibi bir film mi çıkacak derken hikaye bizi bambaşka yerlere götürdü ve ben film boyunca bu çocukların insanı şaşkına çeviren zekalarına ve oyunculuklarına hayran oldum.


Trash , kısaca Brezilya'nın kenar mahallerinde hatta çöplüklerinde yaşayan Raphael ve iki arkadaşının çöplükten bir cüzdan bulmaları ile başlayan heyecanlı ve macera dolu serüvenlerini anlatıyor.Ama daha genel  bakıldığında Brezilya'daki kötü yaşam koşulları,eşitsizlik,halkın polis ile çatışması,sistemin bozukluğu gibi bir çok konuya değinen bir eleştiri filmi gibi değerlendirilebilir aslında.


Bu üç çocuk  çöpte buldukları cüzdanı polise teslim etmeyip kendilerini maceranın içine atıyorlar.Cüzdandaki şifreleri çözdükçe bu defa kendilerini bambaşka bir pisliğin içinde buluyorlar.Polis-devlet işbirliği ile göz kırpmadan öldürülen ,yok sayılan hayatların hikayeleri ,sistemin bozukluğu ve hatta kokuşmuşluğuna karşı ölümü göze alıp doğru bildiklerini yapıyorlar ve  izlerken siz onlara hayran oluyorsunuz.

Sonra ne mi oluyor,kokuşmuş sisteme ve devlet düzenine karşı devrim en kokuşmuş yerden başlıyor.Çöplükten...

Çok detaya giriyorum fark ettim ve susuyorum,geri kalanı izleyin siz değerlendirin.
Zaten izlediğinizde aynı yıllarda Brezilya'da halkın sokaklara dökülmesine neden olan olaylarla ne kadar benzerlik taşıdığını siz de göreceksiniz.

İyi seyirler...