30 Ekim 2014 Perşembe

My Name is Khan..

Nasıl anlatsam bilmiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim müthişti,çok beğendim ve yine  çok ağladım.Ve sonra farkettim ki son yazdığım postların tamamında ben ağladığımı yazıyorum.Bilmiyorum benim duygusal bir dönemim mi yoksa seçtiklerim mi tesadüfü olarak hep duygusal hep içe dokunan şeyler çıkıyor  çözemedim.Kitap okuyorum ağlıyorum ,film izliyorum ağlıyorum.Ama özellikle seçmediğim ve çoğu listeye aldığım kitap ve film  hakkında fikrim olmamasına bakılırsa bu ara bol süpriz ve gözyaşı var aktivitelerim arasında:(


Mesala bu filmi, hint filmi ve çok güzel övgüleri dışında bir bilgim olmadan listeye almıştım.İzleyince hakkında ne az şey bildiğimi farkettim.
Benim için süpriz oldu ama Khan 'ın asperger sendromlu biri olduğunu söyleyim size.Ve beni boğazımda yumru ile seyretmek zorunda bırakan sahneleri anlatayım hemen.

Khan ve annesinin sevgileri ,sohbetleri ve en çok Khan'a iki çeşit insan vardır, iyi ya da kötü diye basit ama çok şey anlatan resmi yaptığı sahne müthişti benim için.

Aşık olduğu kadın için yaptıkları ,söyledikleri ama en çok da oğlu için kilisede söylediği sözler oturdu içime.''Ona iyi bir baba olamadım ''derken benim gözler çoktan flulaşmış ,yaşlar boynuma inmiş ,filmi izlemeyi bırakmış sadece dinliyordum o sırada...

Ve sonra Khan'ın tüm insanlığa annesinden öğrendiği o en güzel bilgiyi öğretmesi sevgisi ile dokunduğu herşeyi güzelleştirmesi ve sonunda zor da olsa dediğini başarması ...
işte o sıralarda da hem ağlıyor hem gülüyordum ben.

Uzun çok uzun bir filmdi.Çok ağlasam da bitsin istemedim.
Bazı filmler böyledir işte hem çok ağlatır hem insanın içine umut serper.Gözünüzde yaş ile gülümser sonra ağlamaya devam edersiniz.İçinizdeki öyle bir yere dokunmuştur ki uzun süre silinmez izi.O yüzden benim  için unutulmazlar arasına girdi bu film.
Ağlasam da tekrar izleyeceğim.

Mutlaka izleyin ,aynı duyguları yaşatacağına eminim.
Keyifli seyirler.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Nice 91 Yıllara Cumhuriyetim...


Şu yaşıma geldim aklım hala şu gençlerin yerinde olmakta o çoşkunun içinde yer almakta.
Ben aynı bu gençler gibi yaşadım bayram çoşkumu okul yıllarında.Hep içinde oldum ,hiç seyirci kalmadım.Hangi bayram olursa olsun hep bir görevim vardı.Ya şiir okur ya konuşma yapar ya da resmi geçitte okulumun flamısını taşırdım.Biraz fazla çoşkuluydum öyle kenarda seyrederek geçmiyordu heyecanım.Bilmiyorum o zaman ki halimi belki hocalarım da destekledi.Çünkü hitabet gücün var Bahar derlerdi seçmeden önce ben de o gazla iyice havaya giriyordum demek ki.Ama severdim edebiyat dersini.Edebiyat kolundaydım şiir okumak ,okuyanı dinlemek hoş hoşuma giderdi.Koro ,halkoyunu ne varsa içinde yer aldım yılarca hiç pişman olmadım.Kimi zaman şiir okudum okulum adına,kimi zaman konuşma yaptım gençlik adına.19 mayısta gösteride de vardım,Atamın huzuruna konulacak çelenk taşınırken de
Hatta 23 Nisan da Başsavcı koltuğuna otumuşluğum bile var:)
Yani o çoşkuyu iliklerime kadar yaşamadan geçirmedim hiç bir bayramı.
Hele bir bayramda (sanırım 19Mayıstı) gençlik adına konuşma yapıyorum ,biraz yazı biraz şiir  karışımı duygu yüklü  bir konuşma.Nasıl kaptırdıysam kendimi kürsüden inince farketmiştim gözlerimdeki ıslaklığı.Sonra bayram sonunda annemlerin yanına gittim nasıl okuduğumu sormak için baktım bizimkilerin hepsi  ağlıyor.Hiç unutmam o günü.
O yüzden bayramlar güzel ve çoşkulu yaşanmalı bence.Neyi kutluyorsak heyecanı iliklerimize kadar duymalıyız.Göğsümüz kabarmalı ,başımız dik olmalı ,ayaklarımız yere sağlam basmalı.
Hele ki bu en anlamlı en büyük  bayramda.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve mutlu olsun.

Nice 91 yıllara Cumhuriyetim. 

28 Ekim 2014 Salı

Ruhi Mücerret - Murat MENTEŞ


Açık konuşayım hiç aklımda yokken aldım bu kitabı.Listede bile yoktu.Bir baktım sepete atmış siparişi onaylamışım.Gelince bile niye aldım ki ben bunu dedim ve hatta ilk sıraya aldım ki sonra okumaktan vazgeçmeyim diye.O kadar pişmanım yani.
Aklım sıradaki kitaplarda başladım ,ilk başta sarmadı beni kızdım kendime nasıl bitecek dedim (yarım bırakamama gibi bir huyum var napıyım ) sonra  bir bakmışım bitmiş yorum yapıyorum.Ah önyargı bazen beklenti içinde başlar fos çıkar bazen neden aldım der soluksuz okursun.Bu ikinci kategorideydi benim için.Okumazsam ayıp edermişim dedim bitirince.Emrah Serbes'in dediği gibi 100 yaşından küçükseniz bu romanı mutlaka okuyun.Çok güldüm ,sonra hüzünlendim ,bazen daha neler dedim ama hep beğendim kelimelerle oynayışını yazarın.Bu cümleler bu kurgu nasıl bir kafayla yazıldı demeden edemedim.Öyle güzel cümleler vardı ki hepsini buraya yazmam imkansız çünkü romanı aktarmış olurum.Ama yine de birkaçı bulunsun burda ...

Aşk,gençlerin oynadığı fakat ihtiyarların bildiği bir oyundur.
***
Bedenin yaşı bellidir,lakin ruhun kaç yaşında bilemezsin.
***
Pişmanlık bir aydınlanma anıdır ve tövbe hem psikolojik analiz,hem de kendini bilmenin ideal görünümüdür.Şükür, güzellikleri keşfetmeye yönelik dikkatin gelişkinliğidir.
***
Bir insan acıdan delirdiğinde ,diğerleri onun acısını değil,deliliğini görürler.
***
Kimin cennete ,kimin cehenneme gideceğine ilişkin karar kalplerde verilir.Seni ahiret sevincine ya da hüznüne iletecek olan,başkalarının senin hakkındaki hissiyatı,sezgisi veya duasıdır.
***
Mezar taşlarındaki ölüm tarihleri ölülerin bizi kaç yıldır beklediğini gösterir.


Konuya gelince 100 yaşına girmiş İstiklal gazisi Ruhi Mücerret ile onun hayatına bir anda dahil olmuş Civan Kazanova'nın hikayesi bu.
Yolları nasıl kesişiyor ,neden kesişiyor ve daha fazlası kitapta.

Varsa önyargınız yıkın onu ve bu kitabı okuyun bence.
Seveceksiniz eminim.

23 Ekim 2014 Perşembe

Cennetin Rengi-E.V.MITCHELL

İlk çıktığından beri kaç kez elim gitti bu kitaba ve sonra kaç kez bıraktım ,başka kitap aldım bilmiyorum.Bazen öyle oluyor kararsız kaldığım an zamanı değil diyor bırakıyorum.Ama bu defa elime aldım ve doğru kasaya gittim bakmadım bile arka kapak  yazısına.Eve geldim başladım okumaya ve ayraç kullanmadan bitti.Ayraç kullanmadım ama bolca mendil kullandığım kesin.

İlk sayfalarda akmaya başlayan gözyaşlarım ile hiç de tahmin etmediğim bir hikaye okuyacağımı anladım.Evet bir sorun bekliyordum bunu zaten ilk sayfalarda öğrenmiştim ama böylesi bir durum değildi beklediğim.Boğazım düğümlendi gözlerim yaşardı başladım ağlıyordum bitirdim hala ağlıyorum.

Acı,umut,hayal kırıklığı,yalnızlık,ölüm ve ardından gelen bir terkediliş.Hele bunlar bir kadının hele de bir annenin başına geliyorsa hepten kahroluyor insan.Bu kadarı fazla derken yüreğiniz sızlarken bir bakmışsınız bir mucize.Ağlarken gülüyor başka bir hikayenin içine dahil oluyorsunuz bu defa.Sophie ile beraber geçmişe gidiyor,hikayesini öğreniyor,mucizelere inanıyor ve  yıkılan o kadının  yeniden ayağa kalkmasına şahit oluyorsunuz.

 Çok ağlasam da beğendim ben,tavsiye ederim herkese.
Keyifli okumalar.

17 Ekim 2014 Cuma

I Love Weekend...

Yemeli içmeli,
 gezmeli tozmalı,
eğlenip çoşmalı ,
arada durup soluklanmalı,
sonbaharın hakkını çıkarmalı ,
harika  bir hafta sonu diliyorum herkese...



 





10 Ekim 2014 Cuma

Mutlu Haftasonları...

Barış içinde huzurlu ,mutlu ve kardeşçe bir haftasonu diliyorum hepimize....


fotoğraf Bozcaada'nın aşık olunası güzel sokaklarından...



DüğümlereÜfleyen Kadınlar -Ece Temelkuran





''Hakikatte kadınlar,bu alem içinde başka bir alemde yaşarlar.İçine aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir alemdir bu.Erkekler biteviye o alemi hırpalar,yıkar.Kadınlar ise yeniden üfleyerek nefesleriyle kurarlar o alemi.Kadınlar ,erkekleri de üfleyerek var ederler.
Çünkü,bir erkek bir kadının nefesi kadardır;başka da hiçbir şey değildir.''

 İlk kez okuduğum bir yazar Ece Temelkuran.
 Kitap ismi ilgimi çekti aldım,bir de kadın hikayeleri daha doğrusu kahramanı kadın olan hikayeleri seviyorum.Okumadan bu tespite nasıl vardım onu  hiç bilmiyorum:)
Ama yanılmadım kitap tam da kahramanları kadın olan bir yol hikayesi çıktı.

Dört kadın ,dört farklı hayat.
Maryam,Almira ,Madam Lila ve anlatıcımız olan  türk gazeteci.
Hepsinin ruhu yorgun,kanadı kırık, hikayeleri omuzlarında ağırlık.
Ama bir o kadar da güçlü kadınlar.

Arka kapak yazısında  dediği gibi kalbi kırılmış bir kadının( Madam Lila'nın ) intikam yolculuğuna  ortak olan üç kadın ve bu yolculuktan kendilerini keşfederek dönen yaralı kadınların hikayesi Düğümlere Üfleyen Kadınlar.

Konusu değişik  ama bazı kızımları abartı buldum ben.
Madam Lila'nın hayatını mesala.Fazla gizemli fazla maceracı geldi bana.
Bir de anlatım daha iyi olabilirdi.
Her bölümde bir sonraki bölüme atıfta bulunması gereksiz olmuş.

Tespitler,öğütler,aşklar,ayrılıklar,devrimler,insanlar ve en çok da kadınlar var bu kitapta.
Bir de altı çizili cümleler.

Kesinlikle okuyun diyemem ama ,değişik bir hikaye olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Keyifli okumalar...

9 Ekim 2014 Perşembe

İstanbul Hatırası -Ahmet ÜMİT

Bu kitabı okuyup da İstanbul'u tekrar keşfe çıkmak istemeyen  yoktur sanırım.
İnsan kitabı eline alıp ismi geçen yerleri hikayesini bilerek tekrar gezmek istiyor.
Aslında çoğunun tarihini şöyle böyle biliyoruz ama kitap bize derinlemisine anlatıyor.
Ve siz bildiklerinizin aslında gerçeğin bir kısmı olduğunu anlıyorsunuz.
Ahmet Ümit kitaplarının çoğunda (en azından benim okuduklarımda )yer alan Komiser Nevzat ve ekibi yine iş başında ve başlarında çözülmeyi bekleyen bir seri cinayet var.
Yedi cinayet ve yedi mekan.
Her cinayet ile İstanbul'un tarihine bir yolculuk.
Kurulduğu günden bu yana İstanbul ve ona sahip olmak için tarih yazan imparatorlar.
Ve daha fazlası...
Güzel İstanbul'un geçmişini öğrenmek , bugününü ve hatta yarınını düşünmek için kesinlikle okunması gereken bir roman.
İstanbul'u seviyorsanız aşık olacaksınız emninim.

Keyifli okumalar...