25 Haziran 2014 Çarşamba

Çocukluk...

Nerden aklıma geldi bilmem ama  bugün birden çocukluğumu düşünürken ve 
gülümserken buldum kendimi.

Çocukluk ne güzel şey değil mi.
Hep iyilerin varlığına inandığımız ,hayattaki en büyük mutluluğu kırmızı bir pabuç ya da kırmızı bir bisiklette bulduğumuz,en büyük acıyı düşünce dizimizdeki yaradan ibaret sandığımız o masum günler.Büyümek için sabırsızlandığımız ,büyüdüğümüz anda özlediğimiz 
hep gülümseyerek andığımız ,
tadı bazen bir kek kokusu, bazen bir külah dondurma olan  o güzel zamanlar.
Pinterest
Hani şu işimizin gücümüzün oyun olduğu,okuldaki oyunun yetmediği  ve eve gelir gelmez de oyuna devam ettiğimiz günler.Ne güzel günlerdi,ne çok eğlenir, ne çok gülerdik.Bazen diyorum çocuk olduğumuz için mi güzeldi  o günler ya da yaşananlar daha sıcak,daha içten olduğu için mi güzel hatırlıyoruz o günleri bilmiyorum.Bildiğim tek bir şey var o da eski günler daha güzel,daha sıcak daha içtendi.Tamam yaşım çok değil eski diye bahsettiğim günler bile kimine göre dün gibi ama olsun bugüne göre çok değişik günlerdi.Herşeyin tadı başkaydı.Mesela kola değil gazoz içilirdi,evlerde serin serin limonatalar olurdu.Alınan çikolatanın,dondurmanın tadı bile farklıydı.Sokağa dondurma arabası geldi mi parayı kaptığımız gibi sarardık arabanın etrafını.Dondurmayı alan geçerdi bir köşeye yüzünde kocaman bir gülümseme keyifli keyifli yer,bitince oyuna daha bir mutlu dönerdik.

Saat üçte okuldan gelip çantayı bırakıp ,yakalığı çözüp mutfağa koşmak ve ekmeğine sürülen peyniri  yemek gibisi yoktu mesela.Gerçi her gün değişirdi o sürülen şey.Tereyağ,marmelet canın ne çektiyse.Yazın köy domatesi sürdürürdüm ben ekmeğime,çekirdeklerine kokusuna bayılırdım,yanında da taze ayran.Dudağımda ayran izi kalmasını çok severdim  kendi kendime gülerdim.Çocukluk işte gülmeye sebep arıyormuşum demek ki.( Ama ağlamayı da severdim ben.Balık burcuyum ondan mıdır ne gözyaşı hazır olda beklerdi bende:)

Bizim bahçede meyve ağacı boldu o günlerde gerçi hala öyle ama tırmanacak boyda fazla yok şuan.Dut ağacımız meşhurdu.Akşama doğru babam (nur içinde yatsın ) eve gelince mahallenin tüm çocuklarını toplar altına örtü tutturur dut silkelerdi.Sonra onları güzelce ayıklar tepsiye alır mahallede oturanlarla birlikte kapının önünde yerdik.Orda olmayanların evine bırakırdık tabak tabak.O duttan yemeyen kalmazdı yaz boyu.Ben böyle yemeyi sevmez dalına tüner  yer, oturduğum yerden de mahalleyi seyrederdim.İçim tatlı yemekten kıyılınca elimdeki kovaya en güzellerini,irilerini toplar dolaba koyar akşam yemeğinden sonra serin serin yemek için ortaya çıkarırdım.Çocuk aklı ya babamdan '' işte benim kızım'' lafını duymak çok hoşuma giderdi.

Bir de çocukken diz kapaklarımdaki yara hiç iyileşmez dizimdeki  sargı hiç eksik olmazdı.Hem her yere atlamanın ,hem  kız erkek oyunu ayırmamamın hem de  biraz sakarlığımın payı vardı bunda.Abimlerle borudan külah üfleme oyunu (adı böyleydi galiba tam emin değilim )bile oynamıştım mesela.Sonra çocuğun biri ile çarpışıp boru boğazıma batmış ve kanamıştı.İki gün su dahi zor içmiştim.Misket bile oynardım onlarla.Yakan top ,dokuz taş,ip atlama ,istop daha bir sürü oyun.Gündüz yetmez yemekten sonra da devam eder,yorulmak nedir bilmez,eve sadece karnımızı doyurmaya girerdik.

Yaz sonuna doğru annemi ve tüm mahalle kadınlarını tarhana,turşu,salça telaşı basardı.Bu işler için bizim evin terası ve bahçesi müsait olduğu için bütün mahalle orada yapardı işini.Hal böyle olunca arkadaşlarla bizim bahçede oyuna devam ederdik bizde.
Eee kadın kısmı iş de yapsa boğazı boş durmaz ya bir yanı salça sıkar bir yanı yağlı ekmek yapar,biri kek getirir diğeri kısır yapmış gelir çay demlenir derken kış hazırlığı olur sana gün merasimi.Hele ki  mahalle kadınlarının bir olup sırayla birbirinin tarhanasını ovaladığı günler yok mu ne zaman çocukluk günlerimi düşünsem o kadınların yorgun ama mutlu yüzü gelir gözümün önüne bir de ellerinde kokan tarhana kokusu...

Bu kadar yazdıktan sonra anladım ki ben çocukluğumu en çok yazın özlüyorum galiba.
Gerçi çocukluğun her anı güzeldir ama yaz demek daha çok oyun daha çok dondurma demek,aylaklık ,yaramazlık, kir pas toz toprak demek sanki.Saatlerce eve girmemek her girdiğinde önce banyoya sokulmak demek.Ellerine akan şeftali suyu demek,kaşıkla karpuz yemek demek,buz gibi su ile ayaklarını yıkamak ve tekrar toza bulanmak demek.
Ve tüm bunları her gün tekrarlayıp mutlu olmak demek.

Tekrar yaşanması imkansız olsa da güzel hatırlamak da ayrı bir zenginlik değil mi.
Zaman değişti şartlar değişti ama umarım çocuğum da güzel yaşar çocukluğunu.
Güzel anılar biriktirir büyüyünce hatırlamak ve gülmek için.

Çocukluk güzel şey,çabuk geçen özlenen bir dönemdir ama bence
belli bir yaşı yoktur .
insan masum kaldığı ve masum hissettiği sürece çocuktur.
Geçip giden sadece zamandır.

14 Haziran 2014 Cumartesi

Mutlu Haftasonları...

Hazır hafta sonu da gelmişken biraz daha çoşalım içimiz açılsın diye
 birkaç görsel eklemek geldi içimden.
Cumartesi çalışmamanın dayanılmaz hafifliği ile zaten sarhoş gibiyim .
Yaşasın pazar görünümlü cumartesiler.
Yaşasın ev keyfi...
pinterest

Keyifli mutlu ve huzurlu geçsin haftasonunuz.
Uzun pazar kahvaltıları,güzel kişiler  ve güzel sohbetler eşliğinde.

1 Haziran 2014 Pazar

Hoşgeldin Kiraz Mevsimi...



Takvimler 1 Haziranı gösteriyor.
Yaz geldi diyor, tatil geldi diyor deniz mevsimi diyor daha neler neler diyor
 ama dışarıda gök delinmişcesine yağmur yağıyor.

Yağmurunla geldin Haziran.
Umarım bereketli ve mutlu geçersin.
Çok ihtiyacımız var bilesin.
Hoşgelmişsin...